Türkiye, her ne kadar anayasasına göre laik bir ülke olsa
da, yaşanan uygulamalar eğitim alanında laikliği geri plana atmakta ve git gide
dîne dayalı bir anlayışı hâkim kılmaktadır. Zorunlu olarak okutulan Din Kültürü
ve Ahlâk Bilgisi dersinin yanına eklenen üç seçmeli dîn dersi, okulların
çoğunluğunun imâm hâtib okullarına dönüştürülmesi, bilimsel derslerin
müfredâtının dînî inançlara göre oluşturulması ve Diyânet İşleri Başkanlığı’na
okul açma yetkisinin verilmesi…
Sorunun boyutunu göstermek bakımından kurumsal dînî
eğitimden, dîn eğitimi dışındaki dînî etkiye doğru gideceğim. Öncelikle Diyânet
İşleri Başkanlığı’na açtığı okula ve diğer eğitim kurumlarına bakalım.
5 Ekim 2016 târihinde TC Diyânet İşleri Başkanlığı ile
başkanlığa bağlı Türkiye Diyânet Vakfı’nın ortaklaşa projesi olan Reyyan
Anaokulu’nun açılışı yapıldı[1]. Konu ile ilgili haber
yazısında, 3-6 yaş grubu çocuklara, başta Kur’ân-ı Kerim eğitimi olmak üzere
birçok alanda eğitim verileceği belirtilmektedir. Ayrıca yine Diyânet İşleri
Başkanlığı, 4-6 yaş grubu için “Kur’ân Kursları” düzenlemektedir[2].
Öncelikle hem MEB’nin mevcûd ana okulu müfredâtına göre,
hem de eğitimbilimcilerin ortaya koyduğu ilkelere göre okul öncesindeki
çocuklara okuma-yazma eğitiminin verilmemesi gerekir. Bunun belli başlı
sebebleri vardır[3]
[4] [5]. Buna göre çocuğun
ilkokula başladığında okuldan sıkılması, arkadaşlarından ileride olmanın
getirdiği tepeden bakma ya da arkadaş edinememe, sorumluluk bilincinin
oluşmaması, çocuğun yazmaktan kaçınması, öğretmeni ayrı bir çalışma planı
yapmaya zorlama gibi durumlardan dolayı okuma-yazma eğitimi için ilkokulu
beklemek gerekli görülmektedir. Okul öncesi eğitiminde yapılması gereken,
sâdece ilkokula ve okuma-yazmaya eğitimine hazırlıktır.
Eğitim bilimleri açısından durum böyleyken, devlete bağlı
bir kurum olan Diyânet İşleri Başkanlığı, 3-6 yaş arasındaki çocuklar için
Kur’ân-ı Kerîm eğitimi vereceğini söylemekte ve bir yıldır da vermektedir. Yine
4-6 yaş grubundaki çocuklar için de Kur’ân-ı Kerîm eğitimi verilmektedir.
Bununla berâber buradaki sorunlardan biri de bu yaş grubundaki çocuklara, Arab
alfabesiyle okuma-yazma öğretildiği gerçeğidir. Diyânet İşleri Başkanlığı’nın
hazırladığı “Kur’an Kursları Etkinlik Kitabı 2 – 4-6 Yaş Grubu” adlı kitâbın,
“Kitabımı Tanıyorum” kısmında Arab harfleriyle Allah, Muhammed ve İkrâ
yazmaktadır[6].
Aynı kitâbın devâmında da “Beni Tanı Oyunu” başlığında Fâtihâ Sûresi’nin adı
verilmeden Arabça hâli verilmekte ve ne olduğunu tanınması istenmektedir[7].
Şu ân kullanmakta olduğumuz Lâtin alfabesiyle okuma yazma
öğrenmek bile söz konusu yaş grubu için doğru değilken ve ilkokul dönemine dâir
sorunlar taşımaktayken, bir devlet kurumunun bunu göz ardı edip, üstelik farklı
bir alfâbeyi öğretmesinin, eğitimbilimsel açıdan, hiçbir açıklaması yoktur. Ayrıca
yine bütün eğitimbilimcilerin üzerinde mutâbık oldukları konu, sezgisel düşünme
ve öğrenme aşamasında olan bu çocukların dîn, âhiret, tanrı gibi soyut
kavramları algılamasının mümkün olmadığı gerçeğidir. Ünlü İsviçreli psikolog
Piaget’ye göre 4-6 yaş arası çocuğun “sezgisel dönem”idir ve bu dönemde çocuk,
mantık kuralları yerine sezgileriyle düşünürler ve problemleri de mantıkları
yerine sezgileriyle çözmeye çalışırlar[8]. Söz konusu dönem
çocuklarının ahlâkı[9],
kendilerinin istedikleri şeylerden ibâret görmeleri gerçeği ortadayken, ideolojik
sebeblerle inanç kurallarını dayatıp, öğretmeye çalışmak, tam anlamıyla
fâciâdır. Bir de üstüne üstlük Arab yazısı gibi sağdan sola yazmaya ve okumaya
alışan çocukların, ilkokulda soldan sağa yazılan Lâtin yazısını öğrenmeye
çalışırken, neler yaşayacağını, nasıl travmalar geçireceğinin göz önünde
bulundurulmaması da, ayrı bir fâciâdır.
Bunun yanında resmî kimliği olmasa da, dînî eğitim
verilen birçok anaokulu bulunmaktadır. Maâlesef, bunlar kendilerine “sıbyan
mektebi” adını vermekte ve kontrol dışında, hiçbir eğitimbilimsel birikimi
olmayan kişiler tarafından çocuklar, eğitime tâbi tutulmaktadır.
Bunun dışında MEB tarafında birçok okul, imâm hatib
okullarına (lise ve ortaokul) çevrilmiş, yeni yapılan okulların çoğu imâm hatib
okulu olarak yapılmış ve el konulan okulların tamâmı imâm hatib okullarına
dönüştürülmüştür. 2002-2003 eğitim-öğretim senesinde Türkiye genelinde 450 imâm
hatib lisesi varken, 2016-2017 senesinde 1408’de yükselmiştir[10] [11]. Sâdece bir yılda 259
adet artış yaşanmıştır. Ayrıca ortaokul seviyesinde de liselerin bünyesinde
olmayan 2367 adet imâm hatib ortaokulu açılmıştır. Buna göre ortaokul ve lise
seviyesinde dînî eğitim veren, toplam 3775 okul bulunmaktadır. Bu okulların
ortaokul kısmında ise 657020 öğrenci, lise kısmında ise 634406 öğrenci
okumaktadır. Toplamda 1 291 426 öğrenci, bu okullarda okumaktadır. Buna göre
liselerde okuyan 5 513 731[12] öğrencinin 634406 kadarı,
yâni %11,5’i imâm hâtib liselerinde okumaktadır. Ortaokullarda okuyan 5 519 688
öğrencinin de 657020 kadarı, yâni %11,90’ı imâm hâtib ortaokullarında eğitim
görmektedir.
Bunların dışında bir de zorunlu “Din Kültürü ve Ahlâk
Bilgisi” dersi bulunmaktadır. 1948 yılında Türkiye’de seçmeli olarak dîn dersi
verilmeye başlanmış ve 1982’ye kadar bu şekilde devâm etmiştir. Laik bir ülke
açısından vatandaşlarına inancın öğretilmesi noktasında bu elbette doğal ve olması
gereken bir durumdur. Bununla birlikte 1982 yılına gelindiğinde ise anayasaya
eklenen bir madde ile zorunlu bir hâle getirilmiştir. Bu konuda anayasanın 24.
maddesinde konuyla ilgili kısım, şu şekildedir[13]:
“Din kültürü ve ahlâk öğretimi ilk ve
orta-öğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır. Bunun
dışındaki din eğitim ve öğretimi ancak, kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de
kanunî temsilcisinin talebine bağlıdır.”
Bir
dersin zorunlu olup olmamasını anayasa maddesi ile düzenlemek, oldukça ilginç
bir durumdur. Laik bir ülkenin vatandaşlarına, herhangi bir dîni öğrenmeye
zorlamasının açıklaması olamaz. Elbette ülkenin çoğunun inandığı bir dîni
tanımak için seçmeli olarak okutulmalıdır ama ancak azınlık mensûbu olanlara,
bu dersi görmeyebilirsin, demek laiklik ile çelişen bir durumdur. Kaldı ki,
özellikle Alevî İslâm inançlı birçok Türk, gerek Türkiye mahkemelerine, gerekse
de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurularda bulunmuşlardır. Türkiye
mahkemelerinde bir sonuç alamasalar da, AİHM’de genellikle zorunlu dîn
derslerine karşı kararlar verilmiştir[14].
Bununla
birlikte 4+4+4 olarak bilinen “kesintili zorunlu eğitim” sisteminin kabulü ile berâber
seçmeli olarak üç yeni dîn dersi verilmeye başlanılmıştır. Kur’ân-ı Kerim,
Peygâmberimizin Hayâtı ve Temel Dînî Bilgiler adı altında seçmeli dersler de
verilmeye başlanılmıştır.
Bunların
dışında özellikle son dönemde bilimsel konularda ve alanlarda, dînî
referanslarla hareket etmek, özellikle biyoloji derslerine dînî kaynaklarla ele
almak ve özellikle evrim karşıtı bâzı dînî grupların, okullarda “bilim eğitimi”
adı altında bilim karşıtı çalışmalar yapması, maâlesef oldukça yaygınlaştı. Son
dönemdeki müfredat değişikliği ile evrim gerçeğinin biyoloji ders müfredatından
çıkarılması, fen bilgisi derslerinde kesinlikle söz edilmemesi, evrimden söz
eden öğretmenlerin soruşturma gibi sorunlarla yüz yüze bırakılması, eğitimin
dînîleşmesinin ciddî bir göstergesidir. Hükûmete oldukça yakın olan Eğitim Bir
Sen’in hazırladığı müfredât raporunda[15] Atatürkçülük konularının
kaldırılması, Atatürk’ün bir târihî karakter gibi öğretilmesi, TC İnkılâp
Târihi ve Atatürkçülük dersinin kaldırılması, buna gerekçe olarak ise toplumun
dînî hassasiyetlerine uygun olmaması gibi durumlar, aslında bütün gerçeği
ortaya koymaktadır.
Son
olarak ilgili sendikanın müfredât raporunda yer alan bir paragraf, aslında
bütün gerçeği, olduğu gibi ortaya koymaktadır ve bu gerçek, Türk eğitimi
açısından tam bir felâket doğuracaktır.
“Bununla birlikte, seçmeli din ve
değerler eğitimi dersleri ise, velilerin ve öğrencilerin talepleri göz önüne
alınarak İslam dinini sevdirmeyi ve benimsetmeyi esas alan ve gerektiğinde
uygulamaya da yer verecek şekilde yapılandırılmalıdır.”[16]
Öğrencilerine
bir dînî benimsetmeye esâs alan eğitim…
Kutlu
Altay KOCAOVA
18 Ağustos 2017
[1] Türkiye
Diyanet Vakfı, Haberler / Reyyan Anaokulu Diyanet kampüsünde eğitim hayatına
başladı… https://www.diyanetvakfi.org.tr/tr-TR/site/haberler/reyyan-anaokulu-diyanet-kampusunde-egitim-hayatina-basladi--1986
(Erişim târihi: 17.08.2017)
[2] Türkiye
Cumhuriyeti Başbakanlık Diyanet İşleri Başkanlığı Eğitim Hizmetleri Genel
Müdürlüğü, 4-6 Yaş Grubu Kur'an Kursları
http://www2.diyanet.gov.tr/EgitimHizmetleriGenelMudurlugu/Sayfalar/4-6-Yas-Grubu-Kuran-Kurslari.aspx
(Erişim târihi: 17.08.2017)
[3] Okula
Başlamadan Önce Çocuklara Okuma Yazma Öğretmek Doğru mu?, http://www.egitimsaglik.com/2013/10/okula-baslamadan-once-cocuklara-okuma.html
(Erişim târihi: 17.08.2017)
[4] Başar,
Murat, "Okuma Yazma Öğrenerek İlkokula Başlayan Çocukların Karşılaştıkları
Sorunların Değerlendirilmesi", EKEV Akademi Dergisi, y.1, s.1, ss.281, Yaz
2013
[5] Çelenk,
Süleyman, "İlkokuma-Yazma Öğretiminde Kuluçka Dönemi", Ankara
Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, y.2003, c.36, s.1-2, Ankara
[6] Kur'an
Kursları Etkinlik Kitabı 2, s.73, Diyanet İşleri Başkanlığı, Ankara, 2015
[7] a.g.e.,
s.76
[8] Pedagoji
Derneği, Çocuğun Bilişsel (Zihinsel) Gelişimi - Piaget, http://www.pedagojidernegia.com/upload/editor/2016031804436-0.pdf
(Erişim târihi: 17.08.2017)
[9] Wright,
Derek; Croxen, Mary (çev.Öngen, Demet), "Ahlak Yargısının Gelişimi",
Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, c.22, s.1, Ankara, 1989
[10] Eğitim
Sen, 2016-2017 Örgün Eğitim İstatistikleri: Eğitimde Yaşanan Çöküşün Temel
Göstergeleri, s.6, 4 Nisan 2017, Ankara
[11] T.C.
Millî Eğitim Bakanlığı, Millî Eğitim İstatistikleri, Örgün Eğitim (1. Dönem),
2016/'17, s.148, Ankara, 2017
[12] a.g.e.,
s.122
[13] TBMM,
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, Kanun No.:2709, Kabul Tarihi: 7.11.1982 https://www.tbmm.gov.tr/anayasa/anayasa82.htm
(Erişim târihi: 18.08.2017)
[14] Kap,
Derya, "Türkiye'de Zorunlu Din Dersi Uygulaması", Akademik Perspektif
http://www.ikv.org.tr/images/files/58-61%20AKADEMIK%20PERSPEKTIF%20KASIM%202014_58-61%20(1).pdf
(Erişim târihi: 18.08.2017)
[15]
Eğitimciler Birliği Sendikası, “Gecikmiş Bir Reform Müfredatın
Demokratikleşmesi”, Ankara, Ocak 2017
[16] a.g.e.,
s.17
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder